Friday, October 20, 2006

PARAFİSKAL GELİR TÜRLERİNİN İNCELENMESİ

PARAFİSKAL GELİR TÜRLERİNİN İNCELENMESİ

I. GİRİŞ

Kamu hizmetlerinin genişlemesi ve sosyal refah devleti kavramıyla birlikte, geleneksel vergilerin yanı sıra, yeni gelir kaynaklarına ihtiyaç duyulmuştur. Parafiskal (vergi benzeri) gelirler, belirli amaçların gerçekleştirilmesi için kurulmuş sosyal güvenlik kuruluşları ile mesleki kamu kurumlarına, bu amaçlarında kullanılmak üzere gelir toplama yetkisinin verilmesiyle ortaya çıkan bütçe dışı bir kamu geliridir.

Ülkemizde, sosyal güvenlik kuruluşlarından T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur ile, Türkiye Ticaret ve Sanayi Odaları, Ziraat Odaları, Ziraat Odaları, Barolar, Tabipler birliği ve diğer kamu meslek kurumları kendi mensuplarından kanunla belirtilen miktarlarda kesinti, prim, aidat gibi adlarla gelir elde ederler. Söz konusu kuruluşlara mensup olan memur, işçi, esnaf ve meslek erbabı kanunla öngörülen bu gelirleri ödemek zorundadır. Bir kişi devlet memuru olduğunda rızasına bakılmaksızın Emekli Sandığı ile irtibatlandırılır. Her ay vergiler gibi, emekli kesintileri ile aylığından kesilerek dairesince Emekli Sandığına gönderilir. Aynı şekilde bir tüccar da mensup olduğu ticaret ve sanayi odasına her yıl aidatını ödemek zorundadır.

Parafiskal Gelirler, kanunla alınmaları ve zorunlu olmaları nedeniyle vergiye benzerler. Harçtaki ihtiyarilik bu gelirlerde söz konusu değildir. Ancak, vergide karşılık olmadığı halde, harç gibi parafiskal gelirlerde de bir karşılık vardır. Gerçekten yukarıda anılan kamu kurumları, kendi mensuplarından sağladıkları gelirlerini yine kendi mensuplarına harcarlar. Parafiskal gelirler devlet bütçesi ile ilgilendirilmez, hangi kurum tarafından tahsil ediliyorsa o kurumun bütçesinde yer alırlar. Kurumun hizmetlerinden de (emeklilik, sağlık yardımı vb.) yalnız kendi mensupları yararlanır.

Günümüzde Parafiskal Gelirler büyük bir önem kazanmıştır. Özellikle, devletlerin memurlar ve işverenlerin işçiler için ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarına yatırdıkları paralar GSMH’nın %10’unu aşan miktarlara ulaşmıştır. Ülkeler iç,in yapılan vergi yükü hesaplarında da vergiler ile vergi benzerleri birlikte dikkate alınmaktadır.

II. KAVRAM OLARAK PARAFİSKALİTE

Parafiskal Gelirler, devletin hükümranlık hakkının kullanılması sonucu elde edilen oldukça yeni bir kamu geliri türüdür. Parafiskal Gelirlerin özelliklerini incelemeden önce, etimolojik bir açıklama yapmakta yarar vardır.

Kamu gelirleri içinde nicelik yönünden önemli bir yer tutmasına rağmen, parafiskalite, M. DUVERGER’nin de belirttiği gibi henüz açıklığa kavuşmamış bir kavramdır. Etimolojik yönden parafiskalite, Türkçe’de vergicilik olarak ifade edilen “fiskalite”ye “para” sözcüğünün ilavesi suretiyle üretilmiş bileşik bir kelimedir. “Fiskalite” nin Fransızca bir bir söcük olmasına karşın “para” Yunanca asıllı bir kelimedir ve bünyesine girdiği kelimeye”köşesinde, ötesinde, etrafında vb. anlamlar kazandırmaktadır.” Bu açıdan ele alındığında, parafiskalite, Türkçe’de “hemen hemen vergicilik” gibi tabirden çok tarife yaklaşan bir terimle ifade olunabilir. Nitekim, F. NEUMARK bu konuda “vergiye benzer resimler”, Nihad SAYAR ise “vergiye benzer harçlar” deyimini kullanılmışlardır. Biz, parafiskalite ve parafiskal deyimlerinin aynen kullanılmasının daha isabetli olacağı kanısındayız. Çünkü, bu konuda çok önce yaptığımız bir araştırmada da ifade ettiğimiz gibi, teknik müphem bazı terimlerin mutlaka Türkçe karşılıklarını bulmak çabası içinde kavramı ve amacı tam olarak ifade edemeyen yeni bazı deyimler icat etmektense onu aynen kullanmak kanımızca daha akılcı bir davranıştır. Dilimize ve yasalarımıza girmiş olan ve bir çok batı dilinde kullanılan “bütçe” yabancı kökenli bir sözcük değil midir?

Parafiskalite kavramı daha çok Fransız litaratüründe işlenmiş ve geliştirilmiştir. Jean-Guy MERİGOT bu kavramı şöyle tanımlamaktadır: “Parafiskalite, iktisadi ve sosyal müdahalecilik rejiminde, belirli amaçlara sarf edilmek üzere güdümlü iktisadi teşekküller, mesleki teşekküller veya sosyal yardım teşekkülleri hesabına ya sözü geçen kuruluşlar ya da devletin mali mercileri tarafından re’sen tahsil edilen bütçe dışı gelirler bularak vergilendirme tekniğidir.” Lucien MEHL de bu konuda şöyle bir tanım yapmaktadır: “parafiskal yükümlülükler kamu kurumları ve genel yararla ilgili kuruluşların finansmanlarını sağlamak amacıyla ya bizzat sözü geçen teşekküller veya idare tarafından bu teşekküllere tarafından bu teşekküller lehine ya bunların mensupları ya da hizmetlerinden yararlananlardan tahsil edilen ancak, devlet bütçesine dahil edilmeyen gelirlerdir.”

Yukarıdaki tanımların ikisinde de parafiskal gelirlerin şu özellikleri üzerinde durulmaktadır.Parafiskal gelirler, kamusal hizmetler gören teşekküllerin finansmanlarını sağlamak amacıyla tahsil olunmaktadır. Bu gelirleri ödeyenler sözü geçen teşekküllerin mensupları yani, teşekkülün gerçekleştirdiği hizmetlerden yararlananlardır. Şu halde, parafiskal gelirler vergilerde olduğu gibi karşılıksız değildir. harçtaki anlamıyla bir karşılık vardır.Ancak, parafiskal gelirlerin ödenmesi zorunludur. Sözü geçen gelirlerin ödenmesi zorunludur. Sözü geçen gelirler bu yeni itibariyle vergiye benzemektedir. Bir dış görüntü de olsa, harçtaki ihtiyarilik parafiskal gelirlerde söz konusu değildir.

Parafiskal gelirler, devlet bütçesi içinde yer almazlar. Hangi kamu kuruluşu tarafından tahsil ediliyorsa o kuruluşun bütçesinde muhasebeleştirilirler. Hemen belirtelim ki, bu özellik bazı vergiler için de söz konusudur. Örneğin, yürürlülükten kaldırılan bina ve arazi vergilerinin evvelce mahalli idareler bütçelerinde muhasebeleştirilmesinde olduğu gibi.

Parafiskal gelirleri tahsil eden kuruluşlara örnek olarak Ticaret ve Sanayi Odaları,Tarım Odaları, Barolar, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, ordu yardımlaşma Kurumu vb. örgütleri gösterebiliriz. Bütün bu kuruluşların üyeleri –ki bu üyelik kanunen zorunludur- mensubu bulunduğu teşebbüslere kanunda öngörülen esaslara uygun olarak aidat, prim vb. adlar altında bir para ödemek zorundadırlar. Üyelerin bu kuruluşların hizmetlerinden yararlanmadıkları ya da yararlanmak istemedikleri gerekçesiyle yükümlülükten kurtulma olanağı yoktur. Ödenen para ile elde olunduğu varsayılan karşılık arasında matematiksel bir ilişki de söz konusu değildir. Bu sebeple adı geçen kuruluşlara ödenen bedeller sigorta şirketlerine ödenen primlere de benzetilemez.

III. PARAFİSKAL GELİRİN TANIMI

Topluma, sosyal güvenliğin götürülmesi, sosyo-ekonomik yaşamın kişi refahını maksimize edecek şekilde düzenlemesi, devletlerin anayasalarında belirlenmiş görevlerindendir. Tüm toplumu ilgilendiren yani, kamu yararına yönelik hizmetlerin vergi ve benzeri mali yükümlülük uygulamaları yoluyla gerçekleştirilmesi söz konusudur. Sosyal, mali ve ekonomik nedenlerle devlet, piyasa konusu olabilecek bir kısım mal ve hizmetin üretimi bakımından da fonksiyon görebilmektedir. Ancak, bazı hizmetler vardır ki, esas yapısı itibariyle devletin anayasal görevleri arasında yer almakla birlikte, bu hizmetlerin bütçe içerisinde finansmanının sağlanmasının doğru olmayacağı düşüncesinden hareketle, özel finansman yöntemlerinin uygulanması yoluna gidilmektedir. Söz konusu hizmetlere örnek olarak, sosyal güvenlik kuruluşları, mesleki kuruluşlar ve bazı ekonomik nitelikteki kuruluşların gerçekleştirdiği hizmetler gösterilebilir. Genel anlamda kamu yararı fonksiyonu bulunan bu kuruluşların yarattığı faydalar, ilk planda kendi üye ve mensuplarına yöneliktir. Hizmetlerin bütçe içerisinde finansmanının gerçekleştirilmesi, vergi ödeme gücü farklı düzeylerde bulunan mükelleflerden sağlanan kamu fonlarının, söz konusu hizmetlerden yararlananlara dolaylı bir şekilde aktarılması sonucunu yaratır. Keza, bu faaliyetler nedeniyle yapılması gereken giderlerin, bütçe içerisinde düşünülmesi de, devletin finansal ihtiyaçlarının düzeyini yükseltici etki yaratır. Bir taraftan; üretilen hizmetlerden direkt olarak yararlananların bu hizmetlerin finansmanında katlanmasının sağlanması, bir taraftan devletin finanse etmek durumunda bulunduğu kamu giderlerinin, bu hizmetler nedeniyle yükselmesinin engellenmesi amacıyla, finansmanını kendi gelirleriyle sağlayan kuruluşlar oluşturmuştur. Kamu kuruluşu niteliğindeki bu örgütler, yüklendikleri görevleri gerçekleştirmek üzere prim, aidat gibi adlarla gelir elde etmektedirler. Ödenen prim ya da aidat ve üyelik dolayısıyla, kuruluşların hizmetlerinden yararlanılmaktadır ve prim ve aidatın ödenmesi bakımından zorunluluk vardır. Başka bir deyişle; vergiye benzer şekilde cebrilik ve yapılan ödeme dolayısıyla da bir karşılık vardır. Literatürde, söz konusu ödemeleri; vergi benzeri harç, harç benzeri, harç benzeri ödemeler, vergiye benzer harçlar olarak adlandıran yazarlar bulunmakla birlikte , günümüzde; “Parafiskal gelirler” deyiminin genelleştiği görülmektedir. Parafiskal gelir;”sosyo-ekonomik alanda devlet müdahaleciliğinin genişlemesi dolayısıyla artan kamu harcamalarının bir bölümünü karşılamak suretiyle, belirli amaçların gerçekleştirilmesi için kurulan, kamu veya yarı-kamu niteliğinde olan ekonomik, sosyal veya

mesleki kuruluşlara; bu amaçlarının finansmanına tahsis edilmek üzere, kamu otoritesince gelir toplama yetkisinin verilmesiyle ortaya çıkan ve bütçe dışı bir kamu geliridir” şeklinde tanımlanabilir. 1950’lerden itibaren hemen hemen bütün ülkelerde, kendini önemi artan bir şekilde hissettiren parafiskalite; esas itibariyle sosyal güvenliğin devlet görevi olması ve sosyal güvenlikle ilgili harcamaların, kamu harcaması düşüncesinden kaynaklanmakta olup, söz konusu harcamaların finansmanı; devlet bütçesi dışında ve cebre dayanan kaynaklardan sağlanmaktadır.

IV. PARAFİSKAL GELİRLERİN TARİHÇESİ

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu tarafa Fransız tatbikatında ve yayınlarında kullanılmağa başlayan parafiskal harçlar veya sadece (parafiskalite) deyimleri mali edebiyata gün geçtikçe yerleşmektedir.

Fransız Danıştay’ının 1954 tarihli bir kararında, parafiskal harçlar özet olarak:”Ekonomik, mesleki veya sosyal maksatlara hizmet etmek üzere kanunla kurulmuş belirli müessese ve tahsis edilmekle beraber kısmen veya tamamen bütçe ve vergi sistemlerinin kontrol usulleri dışında kalan mecburi ve kanuni yükümlülükler” şeklinde tarif edilmişlerdir.

Parafiskal harçlar, ilgili şahıslar ve kurumlar için mecburi yükümlülükler oldukları için vergiye benzemekte iseler de, öteki harçlar ve idari gelirlerden farkları, merkezi hükümetler, katma bütçeli idareler veya mahalli idarelere değil resmi veya yarı resmi hüviyete sahip mesleki, ekonomik veya sosyal kuruluşlara ödenmeleridir. Bu sebeple de prensip itibariyle yukarıdaki kamu idarelerinden hiç birinin bütçelerinde yer almazlar. Mamafih bazı hallerde, merkezi hükümet veya öteki kamu idareleri tarafından bir vergi veya idari gelir şeklinde tahsil edilerek özel fonlarda toplandıktan sonra ilgili mesleki, ekonomik veya sosyal teşekküle devir edilenler de mevcuttur.

Buna karşılık harçlara ve idari gelirlere benzemelerinin bir sebebi de, bahis konusu resmi veya yarı resmi kuruluşların yaptıkları hizmetler veya sağladıkları menfaatlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak faydalanan veya az çok faydalanacak durumda bulunanlardan alınmalarıdır. Buradaki faydalanma derecesi önemli değildir. Ödenen aidat veya yükümlülük ile sağlanan veya sağlanması muhtemel faydalanma arasında bir miktar bağlılığı veya orantı da mutlaka bahis konusu değildir.

Genellikle, çeşitli sosyal sigortalar kurumlarına ödenen, ihtiyarlık, hastalık, işsizlik, kaza ve sakatlık sigorta primleri; Kefalet Sandıkları; Ticaret ve Sanayi Borsaları; Ziraat Odaları; Hekimler Birliği; çeşitli mimar ve mühendis odaları, ordu ve öğretmenler yardımlaşma kurum ve sandıklarına üyelerin ve bazı hallerde hükümet ile işverenler, ilgili kanunlarla ödemeğe mecbur tutuldukları primler, paylar ve aidat, parafiskal yükümlülüklerin başlıcalarıdır. Bu gibi yükümlülükler hemen her memlekette gittikçe yayılmakta ve artmaktadır. Bazıları da parlamentoların, Maliye Bakanlıkları, ilgili merkezi hükümet organları ve Sayıştay gibi mali denetleme organlarının murakabe ve kontrolleri altına alınmışlardır. Şu var ki, Parafiskal yükümlülükler ve bu yükümlülükler anlayışının kapsamına giren konular hakkında yapılan açıklama ve araştırmalar, varılan hukuki ve mali sonuçlar bakımından gerek yazarlar ve gerek memleketlerin tatbikatı arasında henüz tam bir birliğe ve belirli kriterlere ulaşılamamıştır. Daha çok Fransa’da gelişen bu yeni fikir ve izah şekli henüz şekillenme safhasındadır.

V. PARAFİSKAL GELİRLERİN NİTELİKLERİ

Parafiskal gelirlerin nitelikleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

· Parafiskalite tam olarak açıklığa kavuşmamış bir kavramdır.

· Parafiskal gelirler, kamu kuruluşu niteliğinde bir ekonomik, sosyal ve mesleki kuruluşun yaptığı hizmetlerden dolaylı veya dolaysız bir şekilde yararlananlardan toplanmaktadır.

· Parafiskal gelirler zorunlu bir ödemedir.

· Parafiskal gelirler; ekonomik, sosyal ve mali kuruluşlar tarafından toplanmaktadır.

· Parafiskal gelirler, devlet ya da yerel yönetim bütçelerinde yer almamaktadır.

· Yapılan tahsilatın parafiskal gelir sayılabilmesi için, bunun belirli bir ekonomik, sosyal ve mesleki amaç dolayısıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

· Parafiskal gelirlerin karşılığı vardır.

VI. PARAFİSKAL GELİR ÇEŞİTLERİ

Parafiskal gelirler, yönelik oldukları amaçlar göz önünde bulundurulmak suretiyle üçe ayrılabilir. Bunlar; mesleki, s0osyal ve ekonomik parafiskal gelirlerdir.

a) Mesleki Parafiskal Gelirler:

Özel kanunlarla kurulmuş Ticaret odaları ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları ile bunların birlikleri, Ziraat Odaları, Esnaf ve küçük Sanatkarlar Derneği, Mühendis ve Mimar Odaları, Eczacı Odaları, Veteriner Hekim Odaları, Barolar, Tabipler Odaları gibi mesleki kuruluşlara, bu kuruluşların üyelerinin ödedikleri kayıt ücretleri ve aidatlardan ve diğer ödeneklerden oluşmaktadır. Söz konusu odaların faaliyet alanları ile ilgili mesleklerin icrası için, bu odalara üye olunması gerekmektedir.

Mesleki parafiskal gelirlerde;mükellef, mesleki kuruluşlara üye olan kişidir. Üyelik nedeniyle alınmakta olup, matrah ise; baş vergilerinde olduğu gibi üyenin kendisi, fiziki varlığıdır. Kanun veya tüzükle belirtilen sabit tutarlar halinde tahsil olunmaktadır.

b) Sosyal Parafiskal Gelirler:

Özel kanunlarla kurulmuş olan sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan prim ödemelerinden oluşmaktadır. Ülkemizde, T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Özel Sandıklar ve ek sosyal sigorta niteliğindeki OYAK gibi kuruluşlar bu anlamda örnek olarak gösterilebilir.

Sosyal Parafiskal gelirlerin konusu; ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarına üye olmaktır. Üyelerin öngörülmüş olan primleri ödeme zorunlulukları vardır. Bu bakımdan vergiye benzer bir nitelik taşır, ancak; karşılığının bulunması nedeniyle de ondan ayrılır. Mükellef; prim ödemekle zorunlu kişiler olup, gerek işveren gerekse işçi ya da memur veya iştirakçi, bu uygulamaların yükümlüleri durumundadır. Sosyal parafiskal gelirlerin matrahı; maaş ve ücret olarak sağlanan gelirlerin toplamıdır. Genellikle düz oranlı bir tarife uygulanmaktadır. Bununla birlikte; özellikle Bağ-Kur uygulaması bakımından, belirlenmiş olan derecelere göre yatırılan prim tutarı farklılık göstermektedir.

Sosyal parafiskal gelirler; genel olarak kaynaktan kesme yöntemiyle tahsil olunmakla birlikte, bu; işverenlerin yasalardan doğan yükümlülüklerini olması gerekene uygun bir şekilde yerine getirdikleri ölçüde başarılı olmaktadır. Bağ-Kur uygulamasında ise, sigortalı kendisiyle ilgili primi, bizzat yatırmakla yükümlü tutulmuştur.

Sosyal parafiskal kuruluşlar; toplamış oldukları gelirler dolayısıyla, amaçları doğrultusunda kendi üyelerine bazı sosyal hizmetler sunmaktadırlar. T.C. emekli Sandığı, yasası uyarınca; emekli aylığı ve ikramiyesi, adi malullük aylığı, prim iadesi, malullük, dul ve yetim aylığı, ölüm ve sağlık yardımı gibi hizmetler sunmaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumu da; hastalık, analık, sakatlık, yaşlılık, iş kazaları ve meslek hastalığı, dul ve yetim aylığı niteliğinde sosyal güvenlik hizmeti sunmakta veya aylık ödemeleri yapmaktadır. Bağ-Kur; esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlar ile ilgili bir sosyal güvenlik kuruluşu olup, sakatlık, yaşlılık, ölüm sigortaları gibi alanlarda yardım yapmaktadır. Silahlı kuvvetler mensuplarına ek sosyal güvenlik hizmeti sunan OYAK ise; daimi üyelerine emeklilik hakkı tanıması yanında, geçici üyeleri ile birlikte maluliyet ve ölüm yardımında bulunmaktadır.

c) Ekonomik Parafiskal Gelirler:

Gerek ülkemizde ve diğer ülkelerde pek uygulaması görülmemekte olup, belirli bir mal piyasasında işlem yapan kişi ya da kuruluşlardan zorunlu olarak tahsil edilen gelirlerden oluşmaktadır. Daha çok tarım sektöründe kullanılan bu parafiskal yükümlülüklerde konu; bu gelirin tahsiline olanak sağlayan ilgili mal piyasasında yapılan işlemlerdir. Mükellef, söz konusu işlemleri yapan kişilerdir. Matrah, işlemlerin tutarı olu, matraha genellikle sabit oranlı bir tarife uygulanmak suretiyle parafiskal yükümlülük belirlenmektedir. Türkiye’de ekonomik parafiskal yükümlülüklere; petrol fiyat farkı ile beslenen ve ülkede petrol üretiminin getirilmesi amacıyla her türlü faaliyetleri finanse etmeye yönelik olarak T.C. Merkez Bankası’nda kurulmuş olan 20 sayılı fon örnek olarak gösterilebilir. Piyasayı özendirmek veya istikrara kavuşturmak amacıyla tahsil olunan paralar, ekonomik parafiskal gelirler olarak adlandırılmaktadır.

VII. PARAFİSKAL GELİRLERİN; VERGİ; HARÇ VE FİYAT İLE

KARŞILAŞTIRILMASI

Vergi ile parafiskal gelirlerin birbirine benzer yanları olduğu gibi farklılıkları da vardır. Benzerlikler; her ikisinin de kamu hukuku kurallarına göre alınmaları, cebrilik ve zorunluluk, elde edilen yarar ile yapılan ödemenin miktarı arasında ilişki kurulmaması, yükümlülükten kaçınılamaması ve kamu alacağı niteliğinde olmaları şeklinde belirtilebilir. Vergi ve parafiskal gelirlerin birbirinden farklı yanları ise; vergilerin bütçede yer almasına karşın, parafiskal gelirler bütçede gözükmezler. Ayrıca, vergide karşılık bulunmadığı halde, parafiskal gelirlerde bir ödeme ya da hizmet olarak bir karşılık vardır. Vergi; bütçe kanununa bağlı olarak uygulanan bir şart-tasarruf niteliğinde olduğu halde, parafiskal gelirlerde yasama organının bir kamu kuruluşuna yetki devri söz konusu olup şart-tasarruf gerektirmeksizin ilgili kuruluş tarafından tahsilat yapılmaktadır.

Parafiskal gelirlerin harçlarla olan benzerliği, her ikisinin de zorunlu birer ödeme olmaları ile hizmet karşılığı bir para ödemesi ve fayda sağlanması bakımından olup, başlıca farkları ise; harçların yalnızca devlet, vilayet ve belediye gibi kuruluşlardan alınmasına karşın parafiskal gelirlerin kamu idari kuruluşları tarafından alınması, harç karşılığı sunulan hizmetin belirli bir kişiye yönelik olmasına karşın, parafiskal gelirler ile ilgili hizmet; bir mesleğe ya da topluluğa yönelik olması ve bu hizmetlerden yararlanma şeklinde dolaylı ortaya çıkması olarak belirtilebilir.

Vergi, resim, harç ve şerefiyeler, çok eski kamu geliri çeşitleri oldukları halde parafiskal gelirler nispeten yeni bir kamu geliri çeşididir ve doğuş nedeni; kamu hizmetlerinin genişlemesi ve gelişmesi, devlet müdahaleciliğinin bu alanda artma göstermiş olmasıdır.

Parafiskal gelirler; ticari amaçlı olmamaları, hizmetin tam karşılığı olarak belirlenememeleri, kar amacının bulunmaması, fiyat esasına göre oluşturulmamaları ve mükelleflerin ödeme güçlerine göre ayarlanmamaları, bir hukuki tasarrufa dayalı olarak gerçekleştirilmemeleri, vergi esaslarına ve objektif kurallara göre uygulanmaları dolayısıyla fiyattan farklı niteliklere sahiptir.

VIII. PARAFİSKAL YÜK

Parafiskal gelirlerin, önceleri önemsiz olmaları ekonomik ve mali önlemleri üzerinde durulmasına neden olmuştur. Günümüzde söz konusu gelirlerin gittikçe artma göstermesi ve milli gelir içerisindeki payının yükselmesi, mali, sosyal ve ekonomik etkileri üzerinde de yavaş yavaş durulması sonucunu yaratmıştır. Vergi yükü analizlerinde, gelir dağılımı incelemelerinde, özellikle sosyal parafiskal gelirlerin de göz önünde bulundurulması yoluna gidilmektedir. Söz konusu analiz ve incelemeler bakımından, genel olarak yalnızca sosyal parafiskal gelirler üzerinde durulmakta, mesleki ve ekonomik parafiskal gelirler dışlanmaktadır. Bunda, istatistiki veri sağlanması yanında, milli gelir içinde fazla yer tutmamalarının büyük etkisi vardır. Parafiskal yük; gayri safi olarak toplam, kişi başına ve sektörler itibariyle hesaplanabilir. Toplam parafiskal yük; bir ülke ekonomisinde sosyal güvenlik kuruluşları tarafından sağlanan sosyal parafiskal gelir toplamının, sigorta primlerine esas olan maaş ve ücretler toplamına bölünmesi ile bulunan bir oran olup, vergi yükü içinde veya vergi yükü dışında, hesaplama yapılabilmektedir. Kişi başına gayri safi parafiskal yük; kişi başına düşen sosyal parafiskal gelirin, kişi başına düşen maaş ve ücretlere oranlanması olup, bu hesaplama sırasında da işveren hissesi de primlere dahil edilmekte, toplam üye sayısı dikkate alınmaktadır. Sektörler itibariyle sosyal parafiskal yükün hesaplanmasında ise; belirli

bir sektöre ödenen toplam parafiskal gelirin, belirli bir sektördeki sigorta primine esas maaş ve ücret toplamına oranlaması yapılmaktadır. Hesaplama; kamu sektörü – özel sektör ya da tarım, sanayi, hizmet sektörleri itibariyle gerçekleştirilebilir.

Safi sosyal parafiskal yük ise; parafiskal gelir karşılığında elde edilen yararın göz önünde bulundurulmasını gertekli kılmakta olup, net ya da gerçek sosyal parafiskal yük hesaplamaları yapılabilir. Net sosyal parafiskal yük; sosyal güvenlik kuruluşunun sağladığı parafiskal gelir toplamından, söz konusu kuruluşlarca yapılan yardımların düşülmesi ve kalanın, maaş ve ücret toplamına bölünmesidir. Bu hesaplamanın da yukarıda açıklanan oranlama yöntemiyle toplam, sektörler ya da kişi başına net sosyal parafiskal yük şeklinde hesaplanması yoluna gidilebilir. Gerçek sosyal parafiskal yük ise; sosyal parafiskal gelirlerin ekonomik değişkenlere ve ülke ekonomisine olan etkilerinin göz önünde tutulması, olumlu etkilerinin kesirin payından düşülmesi, olumsuz etkilerinin paya eklenmesi suretiyle hesaplanmaktadır.

IX. PARAFİSKAL KURUMLARIN GELİR DAĞILIMI AÇISINDAN ÖNEMİ

Parafiskal kurumlar içerisinde özellikle sosyal parafiskal kurumların gelirin yeniden dağılımı açısından dolaylı fonksiyonları olabilmektedir. Bu kuruluşların oluşturulmasının gerekçesi, kuşkusuz, geliri yeniden dağıtmak olmayıp, toplum yaşamını güvence altına almaktır. Sosyal güvenlik kuruluşlarının gelir dağılımını etkilemesi; işleyiş düzenlerinden kaynaklanmaktadır. Özellikle Sosyal Sigortalar Kurumu ve Emekli Sandığı gibi kuruluşlara bir taraftan memur ve işçinin diğer taraftan işverenin prim yatırması, aynı veya farklı toplum kesimleri içerisinde çeşitli gelir akımlarının doğmasına neden olabilmektedir.

Sosyal parafiskal kurumlar aynı toplum kesimleri içerisinde, ödeme gücünün değişimine yol açabilirler. Bu durum; sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmesine rağmen, bu kuruluşun hizmet ve olanaklardan yararlanmayan kişiler ve ödediği primin yarattığı maliyetin kat kat üzerinde sosyal güvenlik hizmetinden yararlanan kişiler arasında gerçekleşmektedir. Başka bir deyişle, böyle bir durumda sosyal güvenlik kuruluşu gelir akımına aracılık etmiş olmaktadır. Bunun terside cereyan edebilir. Bu takdirde, gelir dağılımı ters yönde etkilenir.

Sosyal parafiskal kurumlar farklı toplum kesimleri bakımından da gelir dağılımı üzerinde etkili olabilir. Bu durum, işveren konumunda bulunan kişilerin, istihdam ettikleri kişiler adına prim ödemelerinde bulunmalarına karşın, kendilerinin bu kuruluşların hizmetlerinden yararlanmamalarından kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle, işveren durumundaki kişilerin ödemiş olduğu primler, sosyal güvenlik hizmetinin kapsamında bulunan kişilere yönelik harcamaların finansmanında kullanılmaktadır. Böylece, dikey gelir dağılımı açısından düzenleyici etkiler ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca; sosyal güvenlik kuruluşlarının, ilk kuruluş varlıklarının devlet bütçesinden sağlanan fonlarla karşılanmış olmasının yarattığı etkiler yanında, sosyal güvenlik hizmetinden yararlananların ödedikleri primlerin toplam gelirden düşülmesi suretiyle vergi matrahına ulaşılması nedeniyle kamu gelirlerindeki azalmanın karşılanma biçiminin gelirin yeniden dağılımı üzerinde dolaylı etkileri ortay çıkabilmektedir.

Sosyal güvenlik, asli fonksiyonu itibariyle gelir dağılımındaki dengesizliği giderici bir kurum olmayıp, ülkenin; ekonomik ve sosyal koşullarına uygun bir finansman yöntemi ile finanse edildiği takdirde gelir dağılımı üzerinde olumlu etkiler yaratabilir bir nitelik taşımaktadır.

X. SONUÇ

Görülüyor ki parafiskal gelirler vergiye çok yaklaşmaktadır; çünkü zorunludur. Vergiden farklı olarak karşılığının bulunduğu iddiası ise tartışmaya oldukça elverişlidir. Örneğin, ticaret odasına zorunlu olarak üye olan bir tacirin şahsına yapılmış doğrudan bir hizmetten yararlanmış olması çoğu kez söz konusu değildir. Bu durumda, o tacirin devlete ödediği vergi ile üyesi bulunduğu teşekküle aidat arasında kendisi yönünden hiçbir fark yoktur. Örneğimizdeki tacir şayet doğrudan bir hizmetten yararlanacak olursa, harç niteliğinde ayrı bir bedel ödemesi zorunluluğu vardır. Parafiskal yükümlülüklerde bazen ne dolaylı, ne de dolaysız karşılık vardır. Türkiye’de Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenen primlerde işçinin ödedikleri için bir karşılık düşünülebilir. Fakat aynı primin daha büyük bir payını ödemekle yükümlü bulunan işveren için böyle bir karşılık söz konusu değildir. İşveren için bu primler tam bir vergi etkisi oluşturur. Bu durumu göz önünde tutan maliye yazarlarının çoğu, vergi yükü hesaplarında vergilerle parafiskal yükümlülükleri bir bütün olarak incelemektedirler. Bu düşünüş tarzı kanımızca da çok isabetlidir. Zira, parafiskal gelirlerin sadece sosyal güvenlik kuruluşlarına ait olanlarının GSMH içindeki payı Belçika’da %15,6; İsveç’te %16,5; Almanya’da %16,8; Lüksenburg’da %17,1 dir. Aynı ülkelerde tüm vergi gelirlerinin GSMH içindeki payının ortalama olarak %30 civarında bulunduğu dikkate alınırsa, parafiskal gelirlerin nicelik yönünden arzettikleri önem kolayca anlaşılır.

Vergiye bu derece yaklaştığı, hatta bir noktada vergi ile tamamen birleştiği halde, parafiskalite ayrı bir kamu geliri türü olarak niçin ortaya çıkmış ve nasıl bir gelişme seyri takip etmiştir? Bu sorunun cevabını bulabilmek için biraz gerilere, XIX. Yüzyıla dönmek gerekmektedir.

Parafiskal gelirlerin örneklerine henüz XIX. Yüzyılda bazı batı ülkelerinde rastlamak kabildir. Örneğin, Fransa’da XIX. Yüzyılın başından itibaren ticaret odaları ile mal sahiplerinin kurdukları sendikalar masraflarını karşılayacak aidatı tahsile yetkili kılınmışlardı. Yine Fransa’da 1985 yılında, Vincennes ve Vesinet darülacezeleri için resim türünde bir yükümlülük ihdas edilmişti. Ancak, bunlar istisnai ve dağınık örneklerdir. Parafiskalitenin gerçek anlamda ortaya çıkışı, tarafsız devlet anlayışının devlete dönüşmesi sonucu olmuştur.

Gerçekten tarafsız devlet geleneksel hizmetler dışında faaliyet göstermediği için fazla harcama yapmakta dolayısıyla gelir kaynaklarını zorlamasına ya da yeni gelir kaynakları aramasına gerek kalmamakta idi. Ancak, 1930’lardan sonra ortaya çıkan müdahaleci karakterdeki sosyal devletin giderek artan faaliyetleri sonucu yeni gelir kaynaklarına ihtiyaç duyulunca geleneksel vergilerin yanı sıra yeni gelir kaynakları bulmak zorunlu bir hal almıştır. Parafiskalite böyle bir zorunluluk ve ampirik yöntemlerle girilmiş çabalar sonucu bulunmuş yeni bir kamu geliri türdür. Burada, haklı olarak şöyle bir soru ile karşılaşılır; Yeni gelir türü yaratmak yerine çeşitli yöntemlerle vergi gelirlerini arttırmak ve müdahaleciliğin gerektirdiği hizmetleri bu vergi gelirleri ile karşılamak daha akılcı olmaz mı? Bu soruyu cevaplayabilmek için, yeniden ortaya çıkan hizmetlerin özelliklerine bakmak gerekir. Şöyle ki; parafiskal gelirleri tahsile yetkili kılınan kuruluşların gerçekleştirdikleri kamusal hizmetlerden sadece o kuruluşun üyesi olan belirli sınıflar yararlanmaktadır. Örneğin Sosyal Sigortalar Kurumunun hizmetlerinden sadece işçiler. Emekli Sandığının hizmetlerinden sadece memurlar, baroların hizmetlerinden sadece avukatlar yararlanmaktadır. Bu kuruluşların harcamaları şayet vergilerle finanse edilirse sosyal adalet açısından haksız bir durumla karşılaşılacaktır. Çünkü genellik ilkesi gereği vergiyi herkes ödemektedir. Sözü geçen kuruluşların, Örneğin Sosyal Sigortalar Kurumunun hizmetlerinden sadece belirli sosyal sınıflar yararlanmaktadır. Bu durumda finansman aracı olarak vergilerin kullanılması, vergi yükümlülerini, hiçbir yararını görmedikleri hizmetlerin finansmanına katılmak zorunda bırakacaktır. Böyle bir durum haksızlığa sebep olacaktır. Gerçi, herkesin sosyal güvenliğini sağlamak XX. Yüzyıl sosyal refah devletinin görevidir. Ancak, yine bu devrin sosyal adalet anlayışı, belli bir sınıfın yararlandığı kamusal hizmetlerin finansmanının esas itibariyle o hizmetlerden yararlananlar tarafından sağlanmasını, devletin ise ancak, gerektiğinde bu finansmana yardımcı olmasını öngörmektedir. Parafiskalite işte böyle bir anlayış sonucu ortaya çıkmış yeni bir kavramdır.

Okuma Listesi

Kamu Maliyesi Teorisi, Prof. Dr. Halil NADAROĞLU

Kamu Maliyesi -I- ( Kamu Harcamaları ve Kamu Gelirleri), Erdoğan ÖNER

Kamu Maliyesi, Kitap II (Devlet Gelirleri), Burhan ULUTAN

Kamu Maliyesi, Prof. Dr. Abdurrahman AKDOĞAN

No comments: