Friday, October 20, 2006

KAMU MALIYESI KAYNAK KITAPLAR

1-Osmanlı Maliyesinde Malikane Uygulaması Erol Özvar Yayın Yılı: 2003; 297 sayfa 14x21 cm; Karton Kapak; ISBN:9756403055; Dili:TÜRKÇE

2-Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesi KÜRE YAYINLARI Coşkun Çakır
Yayın Yılı: 2001; 366 sayfa

3-Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi İŞARET YAYINLARI Abdüllatif Şener

4-Gerileme Dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi; Ahmet Tabakoğlu
Dergâh Yayınları; Tarih, Sosyal Bilimler, Ekonomi-İktisat, Osmanlı Tarihi;
Türkçe 379 s. 16.5 x 23.5 cm. İstanbul, Sonbahar 1985, 1. Baskı

5-Kamu Maliyesi / Kamu Gelirleri, Kamu Giderleri, Devlet Bütçesi, Kamu Borçları, Maliye Politikası; Akif Erginay Savaş Yayınları; İşletme-Finans-Borsa, Sosyal Bilimler, Ekonomi-İktisat; Türkçe 254 s. 16 x 24 cm. Ankara, Kasım 1994, 1. Baskı: Ocak 1990, 3. Baskı

6-Kamu Maliyesi / Kamu Kesimi / Bütçe / Harcamalar / Gelirler; Özhan Uluatam İmaj Yayıncılık; Ekonomi-İktisat, İşletme-Finans-Borsa, Sosyal Bilimler; Türkçe 478 s. 1. Hamur 16 x 23.5 cm. Ankara, Sonbahar 1997

7-Kamu Maliyesi Teorisi; Halil Nadaroğlu ; Beta Bas. Yay. Dağ. A.Ş.; Sosyal Bilimler, Ekonomi-İktisat, Bilimsel Kitaplar;Türkçe 427 s. 1. Hamur 16 x 23.5 cm. İstanbul, 1998 , 1.Baskı

8-Kamu Maliyesinde Saydamlık / Devlet Reformu; Hakan Yılmaz, İzak Atiyas, Şerif Sayın ;Türkiye Ekon. Sos. Etüd. Vak. (TESEV); Siyasal Bilim, Bilimsel Kitaplar, Sosyal Bilimler, Politika, Ekonomi-İktisat; Türkçe 156 s. Kuşe 16 x 23 cm. İstanbul, 2000

9-Maliye Tarihi; Filiz Giray ;Ezgi Kitabevi Yayınları; Bilimsel Kitaplar, Sosyal Bilimler, Ekonomi-İktisat;Türkçe 284 s. 16.5 x 24 cm. İstanbul, Nisan 2001

10-Tanzimat Dönemi / Osmanlı Maliyesi; Coşkun Çakır ;Küre Yayınları; Tarih, Osmanlı Tarihi; Türkçe 366 s.14 x 23 cm. İstanbul, Ekim 2001,1. Baskı

11-Kamu Maliyesi ;Emine Orhaner ;Gazi Büro Kitabevi, 1997

12-Kamu Maliyesi 2. Sınıf Ünite Kitabı ; Necati Özer ; Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., Mayıs 1995,

13- Aksoy, Şerafettin. Kamu Maliyesi: KamuHarcamalarý-Kamu Gelirleri-Devlet

Borçlarý- Bütçe- Maliye Politikasý. 3.bs. Istanbul: Filiz Kitabevi, 1998.452 s.

14-Maliye Araştırma Merkezi Konferansları (Prof.Dr.Arif Nemli’ye Armaðan).

Istanbul:Dilek Ofset Matbaacılık, 2001.245 s.

TÜRKİYE’DE BÜTÇE AÇIKLARI ve FİNANSMAN YÖNTEMLERİTÜRKİYE’DE BÜTÇE AÇIKLARI ve FİNANSMAN YÖNTEMLERİ

TÜRKİYE’DE BÜTÇE AÇIKLARI ve FİNANSMAN YÖNTEMLERİ

Bütçe Açıklarının Farklı Tanımları

Bütçe açıklarının nedenlerini tartışmadan önce ‘‘bütçe açığı’’ kavramının tanımlanmasında kullanılan çeşitli yöntemleri inceleyeceğiz.

a. Geleneksel açık tanımı:

Bir kamu açığı tanımını en genel olarak şu şekilde gösterebiliriz :

Harcamalar

-Gelirler

Finansman

Burada çizginin üstü ile altını ayıran iki kriter vardır :

1. Devlet borcu kriteri: Bu kritere göre , bütçe açığını etkileyen ve yükümlülüklerde herhangi bir değişme meydana getirmeyen harcamalar çizginin üstüne , yükümlülükleri değiştiren (pozitif veya negatif finansman) harcamalar çizginin altına yazılır.Buna örnek olarak borç faiz ödemelerinin üst kısma , anapara ödemelerinin ise alt kısma yazılmasını gösterebiliriz. 2. Maliye politikası kriteri : Bu kritere göre hükümet sadece finansman amacı ile değil maliye politikası amaçlı olarak da borçlanabilir. Bunların geri ödenmesi söz konusu olmayacaksa bu kalemler üst kısma yazılmalıdır , çünkü geri ödenmeyen kamu borçları Merkez Bankasından kaynaklanan gelirdir(enflasyon vergisi).

Tabi ki hükümetler bu kalemleri yukarıya yada aşağıya yazarak görünürdeki bütçe dengesini değiştirebilir. Bu nedenle kamu açıklarının ülkeler arasında karşılaştırılabilir. Bu tanım ‘‘Kamu Kesimi Borçlanma Gereği’’ olarak adlandırılan tanımdır. Bu tanım borç ödemelerini hariç tuttuğu için devletin taze mali kaynak kullanımını gösterir.

Türkiye de bütçe açıkları , diğer bir değişle kamu kesimi borçlanma gereği başlıca altı kamu biriminin açık ya da fazlalarının toplamından oluşmaktadır. Bunlar : Merkezi Hükümet, KİT’ ler , Yerel Yönetimler , Döner Sermayeli Kuruluşlar , Sosyal Güvenlik Kuruluşları ve Fonlardır.

Vergiler + Vergidışı Gelirler + Faktör Gelirleri + Sosyal Fonlar – Cari Transferler = Kamu Tasarrufları

Kamu Tasarrufları – Yatırımlar = Tasarruf Yatırım Farkı

Tas. Yatırım farkı +(-) sermaye transferleri = Kasa Banka / Borçlanma

K.B / Borç. +(-) stok değişimi fonu = Kamu Borçlanma Gereği olarak tanımlanabilir.

b. Cari Açık - Sermaye Açığı Ayırımı :

Cari bütçe tanımında yatırım harcamaları ile sermaye gelirleri hesaba katılmaz.Yatırım harcamaları gelecekte değer getirileri olan harcamalardır , dolayısıyla borçlanma ile finanse edilmeleri durumunda , reel borç faizleri reel getiriden düşük ya da eşit olduğu koşulda , bu tür harcamaların kendi kendilerine finanse etmesi beklenir. Ancak , cari bütçenin de açık vermesi kamu maliyesi için ciddi bir sorun olarak görülmelidir.

Bu tanımlamada cari gelirler vergiler + vergidışı gelirler + sosyal fonlar olarak cari harcamalar ise cari giderler + cari transferler olarak gösterilmiştir. (1)

c. Birincil Açık :

Bütçe harcamaları içine faiz ödemeleri de dahil edildiği zaman ortaya çıkan bütçe açıkları kamu otoritesini takdirine bağlı olan açıklar değil , daha önceki bütçe açıkları tarafından belirlenen açıklardır. Bu nedenle bütçe açıklarından faiz ödemeleri çıkartıldıktan sonra kalan ‘‘Birincil Açık’’ hükümetin bütçenin kontrol edebileceği kısmını gösterir.

d. İşlemsel Açık :

İşlemsel açık , bütçe açığından , birincil açıkta olduğu gibi faiz ödemelerinin çıkartılması ile değil , sadece enflasyon etkisi ile aşınmaya uğrayan kısmının çıkartılması ile bulunur.Diğer bir değişle , işlemsel açık , birincil açık ile faiz ödemelerinin reel toplamı olarak tanımlanabilir. İşlemsel açık , borcun amortizasyonu ödemesini hesaba katmamakla faiz ödemelerini sadece bir gelir aktarımı olarak yani yeni talep yaratıcı bir unsur olarak ele almaktadır. ‘‘Birincil açık’’ yerine ‘‘ işlemsel açık’’ ölçümü kullanılırsa kamu açıklarının oranı daha yüksek olarak bulunacaktır.

TÜRKİYE’DE BÜTÇE AÇIKLARININ NEDENLERİ

a)Türkiye’de Bütçe Açıkları : Bütçe açığı kısaca ; kamu harcamalarının , kamu gelirlerinden fazla olması durumudur. Bir ekonomide kamu kesimi çeşitli birimlerle temsil edilir. En geniş tanımı ile kamu kesimi : Konsolide bütçe , yerel yönetimler bütçeleri , KİT bütçeleri , sosyal sigortalar bütçeleri ve fonlardan oluşur. Devlet bu beş birimden gelir toplar ve harcama yapar. Bu beş birimde gelir-gider dengesi , kamu kesimi dengesini verir. Oluşan bu kamu kesimi dengesinin açık vermesi ‘‘Kamu Kesimi Finansman Gereği’’ ya da bütçe açığı olarak bilinir

Genel anlamda kamu kesimi borçlanma gereği ; konsolide bütçe , yerel idareler , fonlar , KİT ler ve döner sermayeli kuruluşların açıkları toplamından oluşmaktadır. Kamu kesimi açıklarının dağılımı ekteki tabloda görülmektedir.

Tablodan çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir:

· Kamu açıklarında en önemli pay konsolide bütçeye aittir.

· Dönem içersinde azalma trendi göstermekle beraber KİT açıkları 1980’li yıllarda da önemlidir. Ancak 1995 sonrası KİT’ler açık veren kurum olma özelliği göstermemektedir.

· Sosyal güvenlik açıkları 1990 sonrası artış göstermektedir.

· Yerel idarelerin açıkları zaman içerisinde artış göstermiştir.

· Önceleri fazla vererek kamu açıklarının payını küçülten fonlar 1989 yılından sonra açık vermeye başlamış ve bütçe açıkları üzerinde olumsuz baskı oluşturmaktadır.

Kamu harcamaları kamunun normal gelirleri ile sınırlı değildir. Bu yüzden bütçe açıkları ortaya çıkar. Ülkemizde bütçe açıklarını iktisatçılar genellikle yüksek büyüme hızına ve / veya vergi sistemimizin yetersizliğine bağlamaktadırlar. Aslında Türkiye’de bütçe açığını doğuran nedenler olarak ;

(1) Kamusal Hizmetlere olan talep

(2) hızlı nüfus artışını

(3) tasarrufları yüksek tutulan büyüme hızını finansmandan yetersiz kalışını

(4) mali disiplinin bulunmayışını

(5) kamu kesiminin büyüklüğünü , aşırı istihdam ve sübvansiyonları

(6) KİT lerin Politize oluşunu gösterebiliriz.

Bunun yanında özellikle 1980’lerde başlatılan ve kısmen bitirilen alt yapı yatırımları kamu kesimi açıklarında önemli bir rol oynamıştır. Yine 1990 – 1991 yıllarında yaşanan körfez krizide kamu açıklarının artışındaki dış etkenlerden biri olarak sayılabilir. Ayrıca terör o-

laylarını önlemeye yönelik harcamalarında payı küçümsenmemelidir. Ancak bütün bu sebeplerin varlığı ; iradi bir maliye politikası sonucunda olan bütçe açığını : bir sosyal tercih sonucu ortaya çıktığını unutturmamalıdır.

BÜTÇE AÇIKLARININ FİNANSMAN YÖNTEMLERİ

Bütçe açıklarının finansmanında üç temel fon kullanılır.

I) Merkez Bankası kaynakları,

II) İç Borçlar

III) Dış Borçlar

Bu üç fondan Merkez Bankası Kaynakları emisyon hacminin arttırılması şeklinde gerçekleşir. Para basma yetkisi , hemen tüm ülkelerde Merkez Bankasına devredildiği için , kamu kesiminin bu kaynaktan faydalanması da artık borçlanma (avans) şeklinde olmaktadır. Ancak Merkez Bankası Kaynaklarının genellikle faizsiz olması , çoğunluklada karşılıksız gerçekleşebilmesi , bu kaynağı iç borçlardan ayıran özelliklerdir. Diğer bir fon olan iç borçlanma , kamu kesiminin tahvil ve bono gibi araçlarla iç piyasadan borçlanmasıdır. Bütçe açıklarını gidermede üçüncü fon ise dış borçlanmadır. Dış borçlanma , gerekli kaynakların dış alemden belli bir faiz karşılığı elde edilmesidir. Bu üç fonun yanısıra , ülkemizde son dönemde bir dördüncü fondan bahsetmekte mümkündür. 1989 sonrası sermaye hareketlerini serbestlik getirilmesi ve TL nin konvertibel olması ile gündeme gelen bu çok riskli fon ‘‘Sıcak para’’ olarak adlandırılmaktadır.

I) Merkez Bankası Kaynakları

Bir ülkedeki mali sistem , kredi ekonomisi ve mali piyasalardan oluşur. Kredi ekonomisinde Merkez Bankası kaynakları kullanılırken , mali piyasalar sisteminde çeşitli mali kurumlardan kaynak temini mümkündür. Bir ülkede mali piyasalar yeterince gelişmemiş ise , kaynakların temini zorunlu olarak kredi ekonomisi , yani Merkez Bankası kaynaklarından gerçekleşecektir. Böyle bir yapı ; Merkez Bankasının özerkliğine gölge düşürmekte ve siyasi iktidara bağımlı olduğunu göstermektedir.

Hazinenin Merkez Bankasından borçlanması iki şekilde olur : Doğrudan borçlanma ve dolaylı borçlanma. Doğrudan borçlanma , Hazinenin Merkez Bankasından doğrudan doğruya nakit borçlanmasıdır. Dolaylı borçlanma ise Hazinenin borçlanmak amacıyla çıkardığı Hazine kağıtlarının Merkez Bankası tarafından açık piyasa işlemleri ile satın alınması suretiyle gerçekleştirilir.

Hazinenin Merkez Bankasından doğrudan borçlanmasında en yaygın yön tem kısa vadeli avanslardır. Kısa vadeli avanslar esas olarak , Hazinenin yıl içerisindeki gelir ve gider denkleştirmelerini sağlamak için kullandığı kaynaklardır. 1211 sayılı Merkez Bankası Kanunun 50. maddesi uyarınca T.C. Merkez Banksı miktarı cari yıl ödenekleri toplamının % 15’ini geçmemek üzere Hazine’ye kısa vadeli bir avans hesabı açar.

Ayrıca , enflasyonist ortamlarda Merkez Bankası kaynakları ile mali açığın giderilmesi yani parasallaştırılması yoluyla hükümetler iki tür gelir elde ederler

seignorage ve enflasyon vergisi.

Parasallıştırma kanalıyla devletin elde ettiği ilk gelir türü seignorage’dır. Eğer para stoğundaki artış reel büyüme sonucu halkın reel para talebinde görülecek artıştan büyük değilse , hükümet enflasyonisyonist baskı yaratmaksızın , para basmak suretiyle reel gelir elde edilebilir. Hükümetin para basabilme hakkı sayesinde elde edeceği gelire seignorage denir. Seignoragenin mali yönü para yaratılması yoluyla elde edilen kamu gelirine tekabul ederken parasal yönü , elde para tutmanın özel kesime maliyetini ifade eder.

Seignorage gelirine başvurmanın arkasında yatan neden , vergi tabanındaki düşüklüktür. Söz konusu yönteme sık sık başvurarak gelir elde etmek , zaten zayıf olan vergi tabanını ileride daha da zayıflatmak anlamına gelmektedir (TÜGİAD 1996).

Parasallaşma yoluyla elde edilecek ikinci tür gelir enflasyon vergisidir. Parasal getirisi olmayan veya düşük olan vadesiz mevduatın enflasyon vergisine tabi tutulması sonucunda , Hazine’ye ve de bankalara kaynak aktarılması söz konusudur. Hükümetin enflasyon vergisi kanalı ile elde edeceği gelir , enflasyon oranı ile reel para talebinin çarpımına eşittir.

Bütçe açıklarının emisyonla finansmanı sonucunda toplam gelirde gözlenen artışın vergi hasılatını da arttırması ve bir süre sonra bütçenin dengeye gelmesi beklenebilir. Ancak , Türkiye’de durum böyle değildir. Nitekim 1980 öncesinde aşırı parasal finansmana rağmen bütçe açıklarında bu mekanizma nedeniyle bir azalma çıkmamakta tersine açığı arttırıcı etkiler doğurmaktadır. Bu durum vergi sistemleri ile ilgili yapısal sorunlardan kaynaklanmaktadır. Vergi gelirleri milli gelire göre fazla esnek değildir. Ayrıca vergiyi doğuran olayla verginin tahsili arasında oldukça uzun bir süre bulunmaktadır.

Dolayısıyla gelişmekte olan bir çok ülkede ve Türkiye’de kamu harcamalarının fiyat artışlarından doğan nominal milli gelire uyumu kısa bir zamanda gerçekleşmekte , vergi gelirinin nominal gelire uyumu ise daha uzun bir süreye yayılmaktadır. Uyum sürelerindeki farklılık giderek kamu açıklarının artmasına neden olmaktadır.

Merkez Bankası ile Hazine arasındaki finansman ilişkisinin bir diğer boyutu da tahkim borçlarıyla gerçekleşir. Tahkim borçları , kamu kuruluşlarının bazılarını bir kısım kısa vadeli borçlarını konsolide edilerek Hazine tarafından üstlenilmesinden kaynaklanmaktadır.

II) İç Borçlar

İç borçlar , devletin itibarına dayanılarak , belirli bir vade sonunda ödenmek üzere , bazı çıkarlar karşılığında ve borç verenlerin rızası ile milli para cinsinden ödünç alınan paralar olarak tanımlanabilir.

İç borçlar 1989 yılından sonra sürekli artış göstermiştir. Bunun önemli bir nedeni 1980’li yıllarda uygulanan görece sıkı para politikaları , yani Merkez Bankası kaynaklarından asgari ölçüde yaralanılmış olmasıdır. Bu dönemde kısa vadeli ve yüksek faizli borçlanma sonucu , borçlar borç ile karşılanmaya başlanmıştır. Neticede iç borçlar kendi kendini besleyen bir süreç sonunda 1993 yılında tıkanmıştır.

Vadeleri Açısından İç Borçlar

Kamu borçları vade bakımından kısa ve uzun vadeli borçlar olarak iki kısımda incelenmektedir. Bir yıl içersinde ödenmesi gereken borçlar kısa vadeli, daha uzun süreli borçlar ise uzun vadeli borçlardır. Türkiye’de bir yıl ve daha uzun süreli kağıtlar ‘‘tahvil’’ , bir yıldan kısa süreli kağıtlar ise ‘‘bono’’ olarak tanımlanmaktadır. Kısa vadeli borçlara , bütçe dönemi içinde ortaya çıkan geçici açıkların kapatılması için başvurulurken ; uzun vadeli borçlarda amaç yürürlükteki bütçenin gelir bakımından yetersizliğini borçlanma yoluyla gidermektir.

1990 ve 1997 yılı dışında son dönemde iç borçların en az % 70’i kısa vadelidir. Kısa vadeli borçlar ; devletin uzun süreli borçlanamadığını göstermektedir. Bu ise devlete güvenin azaldığının göstergesidir. Kısa vadeli borçlanmanın neden olduğu en önemli olumsuzluk faiz oranlarının yükselmesine yol açmasıdır

Türkiye’de iç borç senetlerinin en büyük alıcıları bankacılık kesimidir.

III) Dış Borçlanma

Dünaya ekonomisinde finansman kaynaklarının dengesiz dağılmış olması yeterli finansman kaynaklarına sahip olamayan gelişmekte olan ülkelerin ek kaynaklar sağlamasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenledir ki , gelişmekte olan ülkeleri dış finansmana iten başlıca iki önemli etken vardır.

Bunlardan ilki tasarrufların yetersizliğidir. Gelişmekte olan ülkelerde kişi başına düşen gelir düşük olduğundan hedeflenen ekonomik büyüme hızını finanse edebilecek tasarruflar oluşturulamaz ve gerekli finansman için dış borçlanmaya gidilir. Dış finansmanı gerekli kılan ikinci etken ise dış ödemeler bilançosu açıklarıdır.

Gelişmekte olan ülkeler için dış finansman kaynakları geleneksel ve alternatif dış finansman kaynakları olarak sınıflandırılabilir. Geleneksel dış finansman kaynakları artık pek yaygın olmayan devletten devlete yardım , uluslararası çok taraflı mali kurumlar finansmanları ve uluslararası ticari banka kredilerini kapsarken , alternatif dış finansmanlar doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve uluslararası portföy yatırımları olmak üzere tüm diğer özel kaynaklı finansman yöntemlerini içerir. Kamu kesiminin yatırımlarını finanse edebilmek için dış borç kullanılması olağan ve yaygın bir uygulamadır.Genellikle uzun vadeli nispeten düşük faizli program ve proje kredileri , yatırımlar amacına ulaşıp dış borç kullanımı ile dış borç servisi arasındaki denge sağlandığında amaç gerçekleşmiş olur.

Türkiye’nin dış borçları , vade yapısı açısından incelendiğinde dış borç stoğunun artışına bağlı olarak , kısa vadeli borçlarında artmakta olduğu görülmektedir. Genel olarak kısa vadeli borçlar daha çok dış ticaretin finansmanında kullanılmakta ve ticari banka kredileri ile özel sektörün aldığı kredilerden oluşmaktadır.

SONUÇ

Türkiye Ekonomisi uzunca bir süreden beri temel dengelerini kaybetmiş ve gittikçe artan bir ekonomik bunalım içerisindedir. Ekonomik bunalım nedeniyle uzun vadeli ve ekonomiyi canlandırıcı nitelikteki yatırımlar yapılmamakta, iktisadi istikrarsızlık giderek artmaktadır. Bu iç karartıcı tablo, insanların üretim ve yatırım isteğini azaltmakta, gelir dağılımını artan oranda bozmaktadır. Bütçenin sürekli olarak açık vermesi insanların siyasetçilere olan güvenini azaltmakta ve beklentiler de bütçenin açık vermesi yönünde olmaktadır. Bütçenin açık vermesinde bireylerin beklentilerinin de rolü vardır. Bunun yanında hızlı nüfus artışı, ortanca seçmenin bedavacılığı, mali disiplinin bulunmayışı, tasarrrufların yüksek tutulan büyüme hızının finansmanında yetersiz kalışı, KİT’lerin varlığı, toplumsal bir ahlak kodunun bulunmayışı, devletin piyasaya sürekli müdahalesi ve kamu kesiminin sürekli büyümesi bütçe açıklarının nedenlerindendir. Sürekli olarak artış gösteren enflasyon oranı, devalüasyon ve gelir dağılımı da bütçe açıklarını beslemektedir. Enflasyonist bir ortamda aynı dönemde devletin satın aldığı mal ve hizmetlerin fiyatı artarken bu artış vergi gelirlerine aynı oranda ve zamanda yansıtılamaz. Devalüasyon ise dış borçların ülke parası cinsinden değerini artırır. Dış borçların büyük bir kısmı kamu kesiminin borcu olduğu için devalüasyon karşısında kamunun borç yükümlülüğü önemli oranda artar. Gelir dağılımında ise ücretli kesimin milli gelirden aldığı pay azaldıkça vergi gelirinin payı azalır. Bunun sonucu olarak kamu harcamaları sabit kalsa bile bütçe açığı artar.

Türkiye Ekonomisi içinden çıkılması son derece güç bir konuma sürüklenmektedir. Türkiye’de mevcut siyasal yapılanma kamu otoritesine çok geniş hareket alanı sağlamaktadır. Merkeziyetçi bir yapının olması ve siyasal iktidarı sınırlayıcı bir gücün olmaması kaynakların keyfi kullanımını artırmaktadır. Ülkemizde sürekli siyasal ve ekonomik krizlerin yaşanmasının bir nedeni de sivil toplum örgütlenmelerinin yetersizliği ve ahlak bunalımıdır. Nitekim, Türkiye’de çek-senet mafyasının ortaya çıkışı hukuk sisteminin zaafa uğradığına ve ahlak sisteminin de yetersizliğine dikkat çekmektedir. Ekonominin istikrara kavuşturulması gerekmektedir. Bunu da ancak kapsamlı bir kamu kesimi reformu ile gerçekleştirebiliriz.

Kamu harcamaları dikkatle incelendiğinde aşırı israfın olduğu görülür. Özellikle populist yaklaşımların sonucu olan sübvansiyonların ve seçim ekonomisi uygulamalarının önüne geçilmeli ve transfer harcamaları disiplin altına alınmalıdır.

Ülkemizdeki vergi sistemi, rasyonel bir vergi sistemi önerilerine uyum sağlayamamaktadır. Bu nedenle vergi sisteminin etkinliğini artıracak,gerekiyorsa vergi oranlarını düşürerek vergi tabanını yaygınlaştıracak, vergi kaçakçılığını önleyip kayıt dışı ekonomiyi mümkün olduğunca azaltacak bir dizi yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, vergi idaresinde modernizasyon sağlayarak etkinliği artıracak, cezaların caydırıcı düzeylere getirilmesi ile vergi toplamayı sağlıklı hale getirecek ve vergi sisteminin basitleştirilerek vergi vermeyi teşvik edecek köklü bir vergi reformu kaçınılmazdır. Kamu İktisadi Teşebbüsleri siyasi otoritenin kontrolünden çıkarılmalıdır. Bu denetimin yolu özelleştirmedir. Sosyal güvenlik kurumları, kamu sektöründe önemli yük kaynağı olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye’de yerel yönetimler, yönetim sistemi içinde sorunları en belirgin ve yeniden düzenlenmesi gereği sürekli gündeme getirilen kesimi oluşturmaktadır. Yerel yönetimlerin düzeltilmesi temelde merkezi yönetimin yeniden yapılanması ile mümkündür. Kamu açıklarının finansmanında son dönemde önemli araç haline gelen iç borçların vadesinin uzatılması şarttır. Güçlü siyasi iktidarlar, sürdürülebilir büyümeyi sağlamaya yönelik olarak köklü bir istikrar programı uygulamadırlar.

Kamu açıkları vermek çok kolay olduğu halde bunları kapatmak hatta olduğu düzeyde kontrol etmek güçtür. Gerek politik gerekse ekonomik nedenlerle kamu gelirlerinin artırılması ve kamu giderlerinin kısılmasına ilişkin sınırlar son derece daralmıştır. Bundan dolayı açıkların finansmanının nasıl yapılacağını iyi belirlenmesi gerekmektedir. Hükümet kamu açıklarının ne kadarının iç borçlarla ne kadarının dış borçlarla ya da merkez bankası kaynaklarıyla karşılanabileceği çok iyi belirlenmelidir. Türkiye’de borç faizleri tekrar borçlanmayla ödenmektedir. Vergi veya harcama yoluyla kamu açıklarına katkıda bulunan kesimlerin bundan kendilerinin sağladığı net faydanın topluma ödettikleri net zarar ile karşılaştırılıp, toplumsal uzlaşma içinde optimal bir nokta bulunmalıdır. Bütçe açıklarının kapatılmasının en önemli nedenlerinden biri seçmenlerin çoğunun vergi mükellefi olmaması, siyasi iktidarların ise oy kaygısı nedeniyle bu kesimleri vergilendirmemesi ve harcamalarını kısmaması gelmektedir. Oysa bu durumda herkes kendi çıkarını maximize ederken pareto anlamında daha kötü bir duruma düşmekte ve toplumsal refah düzeyi azalmaktadır.

İşte toplumda bu durumu kavrayacak bir ortalama bilinç düzeyi oluşturulmalı ve böylece kamu açıkları sorunu toplumsal uzlaşma ile çözülmeye çalışılmalıdır.

Okuma Listesi

1. AKALIN,Güneri – Kamu kesimi finansman açıklıkları ve ekonomik dengeler, X. Türkiye Maliye Sempozyumu tebliği – 14-18 Mayıs 1994 Antalya

2. ÖNDER, İzettin, Kamu Açıklarının Tanımlanması Ölçümü Ve Etkileri - X. Türkiye Maliye Sempozyumu tebliği – 14-18 Mayıs 1994 Antalya

3. DURAN, Mahmut, Kamu Finansman Açıklarının Optimal Finansmanı- X. Türkiye Maliye Sempozyumu tebliği – 14-18 Mayıs 1994 Antalya

4. ÖZSOYLU, Ahmet Fazıl – Türkiye’de Kamu Sektörü-Adana-1998

5. ŞAHİN,Hüseyin – Türkiye Ekonomisi, Ezgi Kitabevi, Bursa-1997

YEREL YÖNETİMLER ve INTERNET

YEREL YÖNETİMLER ve INTERNET

Birgül Ayman GÜLER*

Türkiye’de yerel yönetimler, gayrı safi milli hasıla içinde %3, konsolide bütçe gelirleri içinde %15 büyüklüğünde yer tutmaktadır. Yerel yönetimlerin kamu bütünü içindeki payı 1980’li yıllardan bu yana giderek artmaktadır. 1980 ve 1990’lı yıllar boyunca hükümet politikaları, yerel yönetimlere daha fazla kaynak ve yetki aktarma tercihi doğrultusunda olmuştur. 2000’li yıllar da aynı eğilimle açılmıştır. TBMM gündeminde bulunan yerel yönetim yasa tasarısı, bu eğilim doğrultusunda hazırlanmış bulunmaktadır.

Çok sayıda, ülke yüzeyine dağılmış ve özerklik özelliğine sahip olan yerel yönetimler sisteminin giderek artan önemi, bu kesimde hem yereldeki yönetim süreçlerinin hem de bunların merkezi yönetim ile ilişkilerinin internete taşınmasının önemini de artırmaktadır.

I. Yerel Yönetim Sisteminin Genel Yapısı

Türkiye’de yerel yönetim sistemi il, kent, köy ve bu üç birim arasında işlevsel ortaklıklar anlamına gelen birliklerden oluşur. Birinci kademede, kentlerin yönetim birimi olan belediyeler ile kırsal yerleşmelerin yönetim birimi olan köy muhtarlıkları vardır. İkinci kademede il temelinde il özel idaresi yer alır. Yerel yönetim birlikleri, bu üç yerel yönetim türü arasında bir ya da birkaç amaçla kurulmuş olan yapılardır. Ülke genelinde 81 il özel idaresi, 3226 belediye, 35.000 köy ve 1079 (bu sayı kesin değildir) yerel yönetim birliği etkinlik göstermektedir.

İl özel idarelerinde kararlar her ilde ilçeleri temsil etmek üzere beş yıl için seçilmiş üyelerden oluşan il genel meclisi tarafından alınmakta, kararların yürütülmesi il özel idaresinin de başı olan il valisi tarafından gerçekleştirilmektedir. İlin, belediyeler dışında kalan kırsal alanlarına dönük hizmet veren bu birimlerin, yerel yönetim sistemi içinde ağırlıklı bir yere sahip olduklarını söylemek güçtür. İl özel idareleri, mülki idare amirliği sisteminin yedeğinde çalışan yapılar olarak tanımlanabilir. Ülke genelinde toplam 3.000 meclis üyesince alınan kararlar, yine ülke genelinde toplam 5.000 civarında personel eliyle uygulamaya geçirilmektedir. Bir ölçü olmak üzere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamından yerel yönetimlere ayrılan payları kullanırsak, 2000 mali yılı sonunda, bu payların %15’i özel idarelere, %85’i belediyelere aktarılmıştır. Aynı yıl il özel idareleri, konsolide bütçe gelirlerine oranla %1.1 büyüklüğünde kaynak kullanmışlardır.

Köyler, 15 milyon civarında yurttaşın yönetimini gerçekleştiren kırsal yerleşme yönetimleridir. Köylerde hemen her türlü kamu hizmeti asıl olarak merkezi yönetim kurum ve kuruluşları tarafından görülmekte, köy muhtarlıkları kendilerine ait yapılaşmış bürokratik bünyelere sahip olmaktan uzak bulunmaktadır.

Birliklerin önemli bölümü, ortakları yerel yönetimler olmakla birlikte, kaymakamlıklar tarafından kurulmuş yapılardır. Bunlar “köylere hizmet götürme birlikleri” olarak adlandırılmaktadır. Bir diğer bölüm birlik, “sulama birliği” olarak iş görmektedir. Birlikler toplamı içinde kentsel altyapı birlikleri, oldukça sınırlı sayıdadır. Yerel yönetim birlikleri, yerel yönetim sistemi içinde “türev” varlıklar olarak önemli bir başlık oluşturmakla birlikte, toplam yerel yönetim gelir – gider yapısı içinde ya da toplam personel varlığı içinde kayda değer bir büyüklük oluşturmaz.

Yerel yönetim sistemi içinde en ağırlıklı tür, kentsel yerleşmelerin yönetimi olan belediyelerdir. Belediyelerde karar organı olarak iş gören belediye meclislerinde, ülke genelinde toplam 34.241 seçilmiş üye bulunmakta, belediye ana bünyesinde 300.000 civarında personel istihdam edilmektedir. Personel sayısına, belediye bağlı kuruluşları ile belediye şirketlerinde çalışanlar da eklendiğinde, toplam yarım milyona yakın bir istihdamdan söz etmek mümkün olabilmektedir. 2000 yılı itibariyle belediyeler, 4 katrilyon TL büyüklüğünde bir kamu kaynağı yönetmişlerdir. Aynı yıl, konsolide bütçe gelirleri toplamı 33 katrilyon TL.dir. Buna göre belediye gelirleri, konsolide bütçe gelirlerinin %12’si büyüklüğünde olmuştur.[1]

Internet, tüm yerel yönetim türleri bakımından önem taşımakla birlikte, köy ve il özel idarelerinden çok belediyeler dünyasında daha fazla ön plana çıkmıştır.

II. Yerel Yönetimler ve Merkezi Yönetim

Yerel yönetimler, Anayasa gereğince, özerk yönetim birimleridir; merkezi yönetimin hiyerarşik denetimi altında değil, vesayet denetimi altında iş görürler. Merkezi yönetimin bu birimler üzerindeki vesayetinin içeriği ve sınırları yasa ile açıkça belirlenmek zorundadır. Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki ilişkide politika geliştirme – planlama – eşgüdüm – rehberlik ana ekseni oluşturur. Ülke yüzeyine dağılmış çok sayıda yerel yönetim biriminin hukuka uygun, bir-örnek, dengeli, eşit ve verimli kamu hizmeti sunmasını sağlamak, merkezi yönetimin başlıca görevlerinden biridir.

Farklı sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeylerine sahip bölgelerde bulunan, farklı üretim temeline ve farklı nüfus büyüklüklerine sahip olan çok sayıda yerel birim için en uygun ortak genel kuralları ya da temel politikaları geliştirmek, öncelikle, yeterli genişlik ve derinlikte güvenilir veri ve bilgilere sahip olmayı gerektirir. Oysa ülkemizde, toplam köy sayısı bilgisi dahi tartışmalı durumdadır; faal durumda olan yerel yönetim birlikleri sayısı konusunda kesin bir bilgimiz yoktur; doğal olarak, örneğin Emlak Vergisi ile Çevre Temizlik Vergisi’nin farklı bölgeler ve farklı gelir grupları üzerinde yarattığı etkileri saptamak gibi daha ince analizler yapmayı sağlayacak türden verilere sahip olduğumuzu söylemek oldukça güçtür. Bu durum, genel olarak politika geliştirme bakımından zayıflıklara yol açtığı gibi, Marmara Depremi örneğinde yaşandığı üzere, kriz durumlarında onarılması güç yönetsel boşluklar yaşanmasına neden olmaktadır.

Internet, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında doğru ve güncel veri - bilgi hattı kurulmasını mümkün hale getirerek, devlet örgütlenmesi ve işleyişinin bu kritik ekseninde yaşanan boşlukları ortadan kaldırma olanağı vermektedir.

Böyle bir eksenin ideal inşası, en alttaki birimlerde otomasyon ve internet ağının kurulması; bunların birbirleriyle ve üst yönetim kademeleriyle bağlanması; bir örümcek ağları sisteminin yerel parçadan merkezi parçaya uzanmasıdır. Ancak pratik yaşamda sahip olunan olanaklar, ideal inşa için yeterli değildir. Bu durumda, aşağıdan yukarıya - özelden genele inşa sürecinin gerçekleşmesini beklemek sözkonusu olamayacağına göre, ideal modele erişinceye kadar, modelin şu ya da bu parçası için çaba göstermek gerekir.

III. E-Devlet İçinde E-Yerel Yönetim Çalışmalarının Genel Görünümü

Çeşitli araştırma ve teknoloji enstitüleri, üniversitelerin ilgili bölümleri, merkezi yönetimin çeşitli kurum ve kuruluşları, e-yerel yönetim inşası çerçevesinde sayılabilecek çeşitli çalışmalar yürütmektedir.

İçişleri Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon (APK) Kurulu Başkanlığı tarafından yürütülen İl Envanteri Çalışması (İLEMOD), merkezi yönetimin taşra mülki kademeleri ile veri alış-verişini gerçekleştirmek amacıyla sürdürülmektedir. Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi başlıca bakanlıklar, hizmet alanlarına ilişkin olarak merkez - taşra birimleri arasında veri akışını bu ortamda düzenlemeye dönük çalışmalar yürütmektedirler. Öte yandan, tek tek belediyeler kendi bünyelerinde otomasyon temelini atmaya başlamış ve bünyeleri içinde kent bilgi sistemi olarak anılan ağlar kurmaya girişmiş durumdadırlar. 1996 yılından başlayarak, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) gibi kurumların, belediyelerin bu çabalarına rehberlik edecek türden bir "kent bilgi sistemi modeli" geliştirme arayışına girdikleri görülmektedir.

Yerel yönetimler sisteminde ve merkezi - yerel yönetim ilişkileri ekseninde birbirinden ayrı atılan adımların ve edinilen deneyimin, öncelikle ortak bir iletişim havuzunda toplanması; daha sonra bu çalışmaların eşgüdümlenmesi ve planlanması gerekmektedir.

Ülke yüzeyine dağılmış, çok sayıda ve özerk yerel yönetim birimlerince sürekli edinilen deneyimin ortak iletişim havuzunda paylaşılması gereksinmesi, 2001 yılından bu yana YERELNET ile karşılanmaya başlanmıştır. YerelNet, Devlet Planlama Teşkilatı ve TODAİE - YYAEM işbirliği ile bir kamu projesi olarak doğmuş ve yürütülmüştür.

Merkezi - yerel yönetimler arasındaki veri-bilgi akışı ilişkisi ise, 2000 yılı sonunda, İçişleri Bakanlığı - TODAİE çalışması sonunda, yine bir kamu projesi olarak, 2001 yılında başlayan YERELBİLGİ çalışması temelinde kurulmaktadır.

YerelNet ve YerelBilgi, bu panelde ayrı bildirilerin konusudur.

IV. Belediyeler ve Internet: Uygulamada Durum

Yerel yönetim sistemi içinde en ağırlıklı yere sahip olan belediyelerde, diğer herhangi bir örgütte olduğu gibi, süreç beş aşamalı ilerlemektedir.[2]

1. Bilgisayarlaşma

2. Otomasyon

3. Internet kullanıcılığı

4. Web site kurma

5. Yönetimi internete taşıma

Bilgisayarlaşma. Toplam 3064 belediyeye (belediyelerin %95'i) ait veriler üzerinde yapılan çalışmaya göre, Türkiye'de 2100 belediye (%69) bilgisayara sahiptir. Bilgisayarların %95'lik bölümü, yeterli asgari teknik özelliklere[3] sahiptir.

Otomasyon düzeyi. Otomasyon terimi ile mali işler, su ücreti - vergi tahsilatı gibi işlerin belli yazılımlar temelinde bilgisayar ortamına geçirildiği ve işlerin bu ortamda yürütüldüğü sistem kastedilmektedir. Belediyelerin 903'ü (%30'u) otomasyona sahip olduğunu belirtmektedir. Bu sayı, bilgisayarı olan belediyeler toplamı içinde değerlendirilirse, otomasyon oranı %43 düzeyindedir.

Bildirime dayalı bu değerleri, bünye içinde "bilgi işlem birimi varlığı" ile test etmek mümkündür. Kendi bünyesinde bu tür bir birim kurmuş olan belediyelerin sayısı 381'dir. Bilgi işlem birimi sahipliğine gönderme yapılarak bakılınca, otomasyon süreci içindeki belediye oranının %12 olduğu görülür.

Bilgisayarlaşma ve otomasyon durumu, hizmet satın alınan özel şirketler bilgisi ile birleştirilerek değerlendirilebilir. Belediyelerin %51'i, bilgisayarı olan belediyelerin ise %75'i, bir özel şirketten hizmet desteği almaktadır. Piyasadan yüksek oranda hizmet alımı yapılmakta, ancak bu alımlar belediyelerde otomasyon düzeyini yakalama anlamına gelmemektedir. Belediyelerden bir şirket ile birlikte çalışanların sayısı 1569 iken, otomasyon düzeyinde olduğunu söyleyen belediye sayısı 903'de kalmaktadır.

Piyasada toplam 172 şirket etkinlik göstermektedir. Şirketlerden en büyük ilk 10’u, bir şirketten destek alan toplam 1569 belediyenin 1228’inde (%78), ilk beşi ise 949 belediyede (%60) iş yapmaktadırlar. Geriye kalan 341 belediyede 162 ayrı şirket çalışmaktadır.

Internet kullanımı. Ülke genelinde tüm belediyelerin yalnızca 467'si (%15’i) internet bağlantısı yapmış, internete erişim sağlamış durumdadır. Bilgisayara sahip belediyeler arasında bu oran %22 düzeyindedir. Internete erişimin hemen hemen tümü "dial-up" sağlanmıştır.

Bilgisayarlaşma, otomasyon, şirket desteği ve internet kullanımı, bölgelere göre değerlendirildiğinde, en yüksek oranların Marmara Bölgesi’nde yerleşik olan belediyelerde olduğu görülmektedir. Sosyo-ekonomik bakımdan gelişmiş bölgelerde yer alan belediyeler, bilgisayar altyapısı bakımından daha gelişkin durumdadır. Marmara belediyelerinde bilgisayarlaşma %90 düzeyindedir. Bilgisayara sahip olan belediyeler bütününde otomasyon %54, internet kullanımı %26, bir şirketten destek alma %91 düzeyindedir. Bu değerlerin en düşük oranlar sergilediği belediyeler ise, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yer alanlardır. Bu bölgelerde bilgisayarlaşma oranı sırasıyla %43 ve %53, otomasyon %21 ve %28, internet kullanımı %13 ve %18, bir şirketten destek alma %42 ve %53 düzeyindedir. (Ek-I)

Büyük nüfusa sahip yerleşmelerin belediyeleri, nüfusu daha düşük küçük belediyelere oranla üstün durumdadır. Bununla birlikte, nüfus dilimleri bakımından bir kırılma beklemek boşunadır. En küçük belediyelerde bilgisayarlaşma %55 düzeyindedir; oran belediye büyüdükçe yükselmektedir. Tüm nüfus dilimlerinde sahip olunan bilgisayarların asgari teknik özellikleri %90 oranlarında tatmin edicidir. Ancak bu durum, internet kullanımı sözkonusu olduğunda değişmektedir. İnternet kullanımı, bilgisayara sahip belediyeler için en küçük belediyelerde %12’den başlamakta, belediye büyüdükçe yavaşça artmakta, en büyük belediyelerde %63’e erişmektedir. Şirketten destek alma ise, bu özelliklerin tersinedir. Tüm nüfus dilimlerinde bir şirketten destek alma, bilgisayarı olan belediyeler genelinde %64-%86 oranlarındadır. Bu oran sıralamasında küçükten büyüğe artma eğilimi yoktur. (EK-II)

Yönetsel türler bakımından, şirketten destek dışında, tüm özelliklerde, yüksek oranlardan düşük oranlara doğru sıralama büyükşehirler, bunlara bağlı belediyeler, il merkezi, ilçe merkezi ve kasaba belediyeleri biçimindedir. Bir özel şirketten destek alma, büyükşehirlerde düşük iken, kasaba belediyelerinde oldukça yüksektir. (EK – III)

Belediye başkanının seçildiği partiye göre değerlendirme, en yüksek bilgisayarlaşma oranının %88 ile HADEP, en düşük bilgisayarlaşma oranının ise %48 ile BBP’li belediyelerde olduğunu göstermektedir. Internet kullanımı bakımından en yüksek oran %32 ile DSP’li belediyelerdedir. Bir şirketten destek alma bakımından da en yüksek oran %86 ile yine DSP’li belediyelere aittir. (EK-IV)

Web site kurmak. Bir web siteye sahip olan belediye sayısı, kesin olarak saptanamamış olmakla birlikte, 150’ye yakındır. Toplam belediyeler içinde %5'in altında kalan bu kesimin büyük bölümü sistemde "bld.gov.tr" uzantısı ile yer almışsa da, içlerinde Türkiye tescili alınmaksızın kurulmuş kimi siteler de vardır.

Belediye web siteleri, genel olarak bir tür "tanıtım broşürü" niteliği taşımakta, güncellemesi sürdürülen sitelerde ise "e-reklam" ya da "e-bülten" görüntüsü ağır basmaktadır.

Web sitelerin bir başka özelliği, “insansız” olmasıdır. Sitelerde ne kentliler ne personel ne de seçilmişler vardır. İnsan figürü olarak görülen tek unsur, belediye başkanlarının kürsü üzerinden yükselen seslenişleridir.

Bunlardan daha önemli olan bir diğer özellik, web sitelerin halkın doğrudan denetimine olanak verecek biçimde, belediye meclis ve encümen toplantıları gündemlerine; meclis ve encümen karar metinlerine yer vermemesidir. Karar süreci, web sitelerinden oldukça uzakta tutulmaktadır. Benzer biçimde, belediye bürokrasisinin denetime açıklığı da kovalanan amaçlar arasında yer almamaktadır. Sitelerde örgüt şemaları yer almakta, bu örgütleri düzenleyen yönetmelik maddeleri sıralanmakta, buna karşın o birimce yapılan işin amacı; işin yürütümünde görev alanlara ilişkin bilgi; o birimin faaliyetlerine ilişkin raporların sunumu; vb... araçlar sunulmamaktadır. Benzer biçimde, belediye bütçeleri ile kesin hesaplarını web sitelerinde görmek pek mümkün değildir.

Web siteler, belediyelerin internete tek yanlı açılmış yüzleri durumundadır.

Yönetimi internete taşımak, belediyeler için, kent bilgi sistemi tabanında yükselmek olarak adlandırılabilir. Belediyeler dünyasında bu aşamanın henüz arayışlardan ibaret olduğunu söylemek gerekir.

V. Yerel Yönetimlerde Internete Taşınmak Nasıl Anlaşılmalıdır?

Yerel yönetimlerde, daha somut olarak belediyelerde internete taşınan unsur hizmetler değil, yönetimdir. Hizmet, bir kurumun yetkileri arasında değil, görevleri arasında sayılmış işler demektir. Örneğin, su sağlamak belediyelerin görevidir; buna karşılık su sağlama hizmeti karşılığında su ücreti tahsil etmek, belediyelere yetki olarak tanınmıştır. Benzer biçimde, Emlak Vergisi almak ya da İşyeri Açma Ruhsatı vermek görev değil, yetkidir. Bu yetkiler, belediyelerin kent planlama ve planı uygulama görevinden doğar.

Belediye düzleminde internete taşınma süreci, temel olarak üç temel boyuttan oluşur:

(1) Belediye içi mali, personel, yazı işleri, imar planlaması, vb. yönetim süreçlerinin otomasyonu,

(2) Kentte yaşayanların şikayet, istek ve görüş bildirimlerinin; belediye yetki alanındaki iş ve işlemler konusunda bilgi alma istemlerinin; belediyeden işyeri açma, proje onaylatma gibi ruhsat - izin alma - onay başvurularının; belediye tarafından tahsil edilen yasal ödemelerin internet üzerinden yapılması,

(3) Yerel yönetime ilişkin temel veri ve bilgilerin, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile bağlantılandırılarak paylaşılması.

Her üç boyut, hizmetin kendisine değil; hizmet üretme sürecinin yönetimine aittir. Bu açıdan internete taşınmanın sonuçları, asıl olarak yönetim süreçlerinin iyileştirilmesi, hızlandırılması, maliyetlerin düşürülmesidir. Doğrudan etki yönetme eylemi üzerindedir.

Kuşkusuz, yönetme ediminde iyileşme, sunulan gerçek hizmetler üzerinde iyileştirici etkiler yapar.

Ancak, "internete taşınma"nın hizmetleri değil yönetimi taşımak anlamına geldiğini açıkça ortaya koymak, belediyeler özelinde kent bilgi sistemlerinin gerçekçi ve doğru biçimde algılanmasını, tasarlanmasını ve beklentilerin buna uygun formüle edilmesini sağlayacağı için büyük önem taşımaktadır.

SONUÇ

Yerel yönetimlerde bilgisayarlaşma yaygın olarak sağlanmış durumdadır. Buna karşın bünye içi otomasyon düzeyi oldukça sınırlıdır. Yerel yönetimlerin internet erişimi düşük, kendi bünyelerini internete taşıma oranları ise çok düşüktür.

Yerel yönetimler ile merkezi yönetim kurum ve kuruluşları arasındaki iletişim ve ilişkiler, henüz internet üzerine taşınmamıştır. Bu kesim, geleneksel yazışma yöntemi ile çalışmayı sürdürmektedir.

Yerel yönetim dünyası, yazılım desteğini büyük ölçüde piyasadan karşılamaya çalışmaktadır. Özel sektörden sağlanan destek, otomasyon sürecinin ve internete taşınma hedefinin oldukça gerisindedir. Bir başka deyişle, piyasanın mevcut yapısı, yerel yönetimlerin gereksinmelerini karşılayabilecek yeterlilikten uzak durumdadır.

Parça parça sürdürülen "model geliştirme" çalışmalarının etkili bir biçimde birleştirilerek yönlendirilmesi, sürecin planlı bir biçimde geliştirilmesi gerekmektedir.

E-yerel yönetim ya da yerel yönetimleri internete taşımak, bu birimlerin hizmetlerini değil hizmetlerin yönetimini internete taşımaktır. Tanımın bu doğrultuda düzeltilmesi, yerel yönetimlerin internet aracından nasıl ve niçin yararlanacaklarını açık bir biçimde anlamaları ve beklentilerin bu açıklık temelinde inşasını kolaylaştıracağı için gerekli görünmektedir.


EK – I: BÖLGELERE GÖRE

BELEDİYELERDE BİLGİSAYAR ALTYAPISI

Belediye Sayısı

Bilgisayar Varlığı

Bilgisayar Niteliği

İnternet Varlığı

Bilgiişlem Birimi

Firma Destek

Otomasyon

Evet

Hayır

Yeterli

Yetersiz

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

AKDENİZ

286

106

270

16

70

216

43

243

223

63

111

175

DOĞU ANADOLU

141

126

127

14

26

115

21

120

75

66

39

102

EGE

436

110

416

20

108

328

65

371

377

59

219

217

GÜNEYDOĞU

85

112

82

3

12

73

19

66

36

49

19

66

İÇANADOLU

441

286

414

27

88

353

67

374

284

157

181

260

KARADENİZ

339

182

322

17

68

271

52

287

236

103

133

206

MARMARA

372

42

364

8

95

277

114

258

338

34

201

171

TÜRKİYE

2100

964

1995

105

467

1633

381

1719

1569

531

903

1197

Yüzde

Bilgisayar Varlığı

Bilgisayar Niteliği

İnternet Varlığı

Bilgiişlem Birimi

Firma Destek

Otomasyon

Evet

Hayır

Yeterli

Yetersiz

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

AKDENİZ

73%

27%

94%

6%

24%

76%

15%

85%

78%

22%

39%

61%

DOĞU ANADOLU

53%

47%

90%

10%

18%

82%

15%

85%

53%

47%

28%

72%

EGE

80%

20%

95%

5%

25%

75%

15%

85%

86%

14%

50%

50%

GÜNEYDOĞU

43%

57%

96%

4%

13%

87%

21%

79%

42%

58%

21%

79%

İÇANADOLU

61%

39%

94%

6%

20%

80%

15%

85%

64%

36%

41%

59%

KARADENİZ

65%

35%

95%

5%

20%

80%

15%

85%

70%

30%

39%

61%

MARMARA

90%

10%

98%

2%

26%

74%

31%

69%

91%

9%

54%

46%

TÜRKİYE

69%

31%

95%

5%

22%

78%

18%

82%

75%

25%

43%

57%

Kaynak: YerelBilgi Projesi Bilgisayar Altyapı Anket Çalışması Sonuçları, YYAEM Ankara, 20 Ekim 2001. Türkiye’de toplam belediye sayısı 3216’dır; bu değerlendirme toplam 3064 belediye (%95) üzerinde yapılmıştır.

EK – II: NÜFUS BÜYÜKLÜĞÜNE GÖRE

BELEDİYELERDE BİLGİSAYAR ALTYAPISI

Belediye Sayısı

Bilgisayar Varlığı

Bilgisayar Niteliği

İnternet Varlığı

Bilgiişlem Birimi

Firma Destek

Otomasyon

Evet

Hayır

Yeterli

Yetersiz

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

0-2000

204

170

178

26

25

179

13

191

131

73

73

131

2.000-5.000

1017

638

957

60

176

841

81

936

725

292

384

633

5.000-10.000

338

107

325

13

69

269

39

299

268

70

163

175

10.000-20.000

205

31

200

5

43

162

37

168

166

39

92

113

20.000-50.000

152

11

152

0

58

94

68

84

131

21

79

73

50.000-100.000

74

4

74

0

36

38

50

24

60

14

44

30

100.000-250.000

63

0

62

1

30

33

53

10

52

11

41

22

250.000- +

47

3

47

0

30

17

40

7

36

11

27

20

TÜRKİYE

2100

964

1995

105

467

1633

381

1719

1569

531

903

1197

Yüzde Olarak

Bilgisayar Varlığı

Bilgisayar Niteliği

İnternet Varlığı

Bilgiişlem Birimi

Firma Destek

Otomasyon

Evet

Hayır

Yeterli

Yetersiz

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

0-2000

55%

45%

87%

13%

12%

88%

6%

94%

64%

36%

36%

64%

2.000-5.000

61%

39%

94%

6%

17%

83%

8%

92%

71%

29%

38%

62%

5.000-10.000

76%

24%

96%

4%

20%

80%

12%

88%

79%

21%

48%

52%

10.000-20.000

87%

13%

98%

2%

21%

79%

18%

82%

81%

19%

45%

55%

20.000-50.000

93%

7%

100%

0%

38%

62%

45%

55%

86%

14%

52%

48%

50.000-100.000

95%

5%

100%

0%

49%

51%

68%

32%

81%

19%

59%

41%

100.000-250.000

100%

0%

98%

2%

48%

52%

84%

16%

83%

17%

65%

35%

250.000- +

94%

6%

100%

0%

63%

37%

85%

15%

76%

24%

57%

43%

TÜRKİYE

69%

31%

95%

5%

22%

78%

18%

82%

75%

25%

43%

57%

Kaynak: YerelBilgi Projesi Bilgisayar Altyapı Anket Çalışması Sonuçları, YYAEM Ankara, 20 Ekim 2001. Türkiye’de toplam belediye sayısı 3216’dır; bu değerlendirme toplam 3064 belediye (%95) üzerinde yapılmıştır.


EK – III: YÖNETSEL TÜRE GÖRE

BELEDİYELERDE BİLGİSAYAR ALTYAPISI

Belediye Sayısı

Bilgisayar Varlığı

Bilgisayar Niteliği

İnternet Varlığı

Bilgiişlem Birimi

Firma Destek

Otomasyon

Evet

Hayır

Yeterli

Yetersiz

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Büyükşehir Bld.

15

0

15

0

12

3

12

3

9

6

6

9

BŞB - İlçe Bld.

74

2

74

0

38

36

58

16

65

9

51

23

İl Merkezi Bld.

62

1

62

0

31

31

48

14

48

14

36

26

İlçe Merkezi Bld.

607

164

585

22

146

461

138

469

477

130

279

328

Kasaba Bld.

1342

796

1259

83

240

1102

125

1217

970

372

531

811

TÜRKİYE

2100

963

1995

105

467

1633

381

1719

1569

531

903

1197

Yüzde Olarak

Bilgisayar Varlığı

Bilgisayar Niteliği

İnternet Varlığı

Bilgiişlem Birimi

Firma Destek

Otomasyon

Evet

Hayır

Yeterli

Yetersiz

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Büyükşehir Bld.

100%

0%

100%

0%

80%

20%

80%

20%

60%

40%

40%

40%

BŞB - İlçe Bld.

97%

3%

100%

0%

51%

49%

78%

22%

88%

12%

69%

69%

İl Merkezi Bld.

98%

2%

100%

0%

50%

50%

77%

23%

77%

23%

58%

58%

İlçe Merkezi Bld.

79%

21%

96%

4%

24%

76%

23%

77%

79%

21%

46%

46%

Kasaba Bld.

63%

37%

94%

6%

18%

82%

9%

91%

72%

28%

40%

40%

TÜRKİYE

69%

31%

95%

5%

22%

78%

18%

82%

75%

25%

43%

43%

Kaynak: YerelBilgi Projesi Bilgisayar Altyapı Anket Çalışması Sonuçları, YYAEM Ankara, 20 Ekim 2001. Türkiye’de toplam belediye sayısı 3216’dır; bu değerlendirme toplam 3064 belediye (%95) üzerinde yapılmıştır.


EK – IV: BELEDİYE BAŞKANININ PARTİSİNE GÖRE

BELEDİYELERDE BİLGİSAYAR ALTYAPISI

Bilgisayar Varlığı

Bilgisayar Niteliği

İnternet Varlığı

Bilgiişlem Birimi

Firma Destek

Otomasyon

Evet

Hayır

Yeterli

Yetersiz

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

ANAP

544

207

516

28

109

435

80

464

410

134

241

303

BAĞIMSIZ

29

23

26

3

4

25

3

26

20

9

12

17

BBP

10

11

10

0

1

9

4

6

5

5

1

9

CHP

237

119

229

8

62

175

42

195

175

62

95

142

DSP

132

51

125

7

42

90

43

89

114

18

69

63

DYP

447

253

414

33

85

362

50

397

337

110

181

266

FP

310

161

293

17

71

239

76

234

203

107

128

182

HADEP

30

4

28

2

6

24

11

19

22

8

10

20

MHP

346

123

339

7

86

260

68

278

273

73

164

182

Diğer

15

12

15

0

1

14

4

11

10

5

2

13

TÜRKİYE

2100

964

1995

105

467

1633

381

1719

1569

531

903

1197

Bilgisayar Varlığı

Bilgisayar Niteliği

İnternet Varlığı

Bilgiişlem Birimi

Firma Destek

Otomasyon

Evet

Hayır

Yeterli

Yetersiz

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

Var

Yok

ANAP

72%

28%

95%

5%

20%

80%

15%

85%

75%

25%

44%

56%

BAĞIMSIZ

56%

44%

90%

10%

14%

86%

10%

90%

69%

31%

41%

59%

BBP

48%

52%

100%

0%

10%

90%

40%

60%

50%

50%

10%

90%

CHP

67%

33%

97%

3%

26%

74%

18%

82%

74%

26%

40%

60%

DSP

72%

28%

95%

5%

32%

68%

33%

67%

86%

14%

52%

48%

DYP

64%

36%

93%

7%

19%

81%

11%

89%

75%

25%

40%

60%

FP

66%

34%

95%

5%

23%

77%

25%

75%

65%

35%

41%

59%

HADEP

88%

12%

93%

7%

20%

80%

37%

63%

73%

27%

33%

67%

MHP

74%

26%

98%

2%

25%

75%

20%

80%

79%

21%

47%

53%

Diğer

56%

44%

100%

0%

7%

93%

27%

73%

67%

33%

13%

87%

TÜRKİYE

69%

31%

95%

5%

22%

78%

18%

82%

75%

25%

43%

57%

Kaynak: YerelBilgi Projesi Bilgisayar Altyapı Anket Çalışması Sonuçları, YYAEM Ankara, 20 Ekim 2001. Türkiye’de toplam belediye sayısı 3216’dır; bu değerlendirme toplam 3064 belediye (%95) üzerinde yapılmıştır.



* Doç. Dr., TODAİE Öğretim Üyesi, Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi (YYAEM) Müdürü. Bildiri, Dr. Argun Akdoğan ve Hakan Oktay’ın doğrudan katkıları ile, “Türkiye’yi Internete Taşımak Konferansı"nda sunulmak üzere hazırlanmıştır. 2 Kasım 2001, İstanbul. İletişim için: bayman@yerelnet.org.tr

[1] Yerel yönetim sistemine ilişkin veriler için: www.yerelnet.org.tr

[2] Bu bölümdeki sonuçlar, YerelBilgi Projesi çalışmalarından elde edilen sonuçlardır. www.yerelnet.org.tr/yerelbilgi/

[3] Bilgisayarda yeterli asgari teknik özellikler, yürütülen YerelBilgi projesinin gereklerini en az düzeyde yerine getirebilecek, en az Pentium 200+ ve 16 RAM+ özelliklere sahip olmak anlamına gelmektedir.